17.ÖĞRENMENİN DOĞASI
Günümüzde bilgi üretiminin hızı
ve değişimi bu bilgi yapılarının sınırlı sürelerde yüz yüze eğitimlerle aktarılması için yeterli
olmamaktadır. Bu nedenle çocukların yaşam boyu öğrenme ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için erken yaşlardan itibaren
sosyal-duygusal özelliklerinin olumlu yönde geliştirilerek öğrenme
sorumluluğuna ve özerkliğine sahip bireyler olarak yetiştirilmeleri önem kazanmaktadır. Eğitim amaçlarının gerçekleştirilmesinde; öz saygı, tutum,
öz güven, öğrenme
özerkliği, öğrenme sorumluluğu gibi özellikler, öğrencileri öğrenme
sürecinde etken ve aktif kılarak
öğrencilerin öğrenmeye yönelik
tutumlarını ve motivasyonlarını olumlu yönde etkilemektedir.
Öğrenme özelliklerinin oluşmasında kalıtsal ve bağlamsal özellikler ön plandadır. Kalıtsal olarak miras alınan özellikler, annelerin hamilelik
dönemlerindeki yaşantılar ve doğum sonrası sosyal ve kültürel bağlam,
çocukların öğrenme özelliklerinin şekillenmesinde önemli farklılıklar oluşturur. Bu unsurlar aynı evde büyüyen
kardeşler arasında dahi bireysel öğrenme farklılıklarına neden olabilir. ÖZETÇİ NOTU:BU ALT KONU BAŞLIĞINDAN KALITSAL VE
BAĞLAMSAL ÖZELLİKLER DIŞINDA SORU GELME İHTİMALİ ÇOK DÜŞÜK GELSE BİLE HERKESİN
BİLDİĞİ ŞEYLER OLDUĞU İÇİN YORUMLA ÇÖZÜLEBİLİR RİSK ALARK GERİ KALAN KISMI
GEÇEBİLİRSİNİZ. TERCİH YİNE DE SİZİN
Öğrenme sürecine etki eden farklı değişkenler bulunmaktadır.
Çocukların geçmiş öğrenme
deneyimleri, sosyal ve kültürel yaşantıları; okul, öğretmen, aile, akran gibi
eğitim paydaşlarının çocuk üzerindeki etkileri
onların öğrenmeye yönelik
tutum ve davranışları üzerinde de etkilidir.
Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizlikler, öğrenme güçlüğü
yaşayan bireyler, özel gereksinimli
bireyler eğitim ortamlarındaki çeşitliliğin temel kaynaklarını oluşturmaktadır. Türkiye’nin kendi bağlamı içerisinde oluşan bu farklılıklara ilave olarak özellikle
2011 yılından itibaren çevre ülkelerde gelişen ve
kronikleşen siyasi, toplumsal, ekonomik sorunlar sebebiyle Türkiye
düzenli olarak bireysel
ve kitlesel dış göçe maruz kalmış; coğrafi konumu itibarıyla ise köprü görevi
görerek genellikle Asya’dan Avrupa’ya geçişi sağlayan kısa süreli ve geçici ikamet ülkesi olmuştur. Fakat son yıllarda
özellikle sınır ülkelerinde fazlaca meydana gelen bölgesel çatışmalar ve iç savaşlar, Türkiye’yi transit ülke
konumundan hedef ülke hâline dönüştürmüştür. Türkiye,
İran, Irak, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden düzenli/düzensiz çok sayıda göç alırken 2011’de Suriye’de
çıkan çatışmalar yoğun kitlesel bir göç akımı başlatarak Türkiye’ye yönelik dış göç nüfusunun
daha da artmasına yol açmıştır
(Adıgüzel, & Aslım Yetiş, 2022). Türkiye’ye göç eden nüfusun yarıya yakınının 0-18 yaş arasında
bulunan çocuklardan oluşması,
sınıflardaki çeşitliliği artırmıştır. Bu durum öğrencilerin bilişsel özelliklerinin yanı sıra onların ilgi, tutum, motivasyon,
benlik algısı ve öz güven gibi duyuşsal özelliklerini de daha önemli
hâlegetirmiştir.
Erken çocukluk eğitiminden itibaren başlayan okul öncesi,
ilköğretim ve ortaöğretim programları; öğrencilere zengin öğrenme yaşantıları sunan, onların bilişsel
yeterliklerini, duyuşsal özelliklerini, psikomotor ve sosyal
becerilerini geliştiren bir ekosistemdir. Bu nedenle öğrencileri sadece bilişsel paradigmalar
ile değil; fiziksel, sosyal-duygusal ve bilişsel alanları ile birlikte bütünsel
bir bakış açısıyla
ele almak, onların
erken yaşlardan itibaren,
öz kavramlarını olumlu yönde
geliştirmelerini sağlayarak öğrenme sorumluluğuna ve özerkliğine sahip insanlar olarak yetişmelerini
teşvik etmek, gelecekteki öğrenme ihtiyaçlarını daha iyi tanımlayıp gerekli bilgilere ulaşma ve değerlendirme
becerilerine sahip olmalarını sağlamak büyük önem taşımaktadır. Öğrenme sürecinin belirleyici
unsurları aşağıda özetlenmiştir:
Hiçbir şey istek olmadan gerçekleşmez: Öğrenme isteği olmadan gelişim sağlamak mümkün değildir. Çocuklarda öğrenme isteği ve kararlılığı
oluşturabilmek için içsel ve dışsal motivasyon
kaynakları harekete geçirilmelidir. Öğretim süreci çocuklarda; öğrenme isteği, öğrenmekararlılığı, gönüllülük, ilgi, tutum,
değerler gibi özellikleri geliştirmeyi içermelidir.
Çocuklar korku ve baskıyla değil kendi
çabalarıyla daha etkili öğrenirler: Korku ve baskı, çocuklardaki kaygıyı yükseltmesi nedeniyle
çocukların öğrenme davranışlarını da olumsuz etkilemektedir. Eğitim süreci, çocukların kendi öğrenme
ihtiyaçlarını saptayarak gelişimlerini sağlamaları, gerçek yaşam
problemlerine yönelik çözüm yolları üretmeleri, yeni fikirler geliştirmeleri, bu fikirlerin somut uygulamalarını gerçekleştirmeleri, yeni ve farklı
bakış açılarına uyum sağlamaları; eleştirel, analitik, yansıtıcı gibi düşünme becerilerine sahip olmaları, iletişim
ve iş birliği becerilerini kazanmaları doğrultusunda demokratik bir anlayış ile tasarlanmalı ve gerçekleştirilmelidir.
Öğrenmenin
en önemli itici gücü meraktır. Merakın azalması ile birlikte öğrenme çabası
da azalır: Merak etmek, öğrenme
isteğini olumlu yönde
etkileyen: çocukların düşünme,
araştırma, sorgulama becerilerini geliştiren önemli motivasyon unsurudur. Bu nedenle
öğretim
programları çocukların meraklarını çekmek, onları
şaşırtmak; araştırmaya, düşünmeye ve
sorgulamaya yöneltmek üzere zengin kazanım
ve öğretim etkinliklerine yönelmelidir.
Öğretim, öğrencilerin bireysel öğrenme
özellikleri doğrultusunda farklılaştırılmalı
ve zenginleştirilmelidir: Hazırlanacak öğretim programı
farklı bağlamlarda kullanılacağından öğrencilerin hazırbulunuşluk ve gelişim düzeylerine uygun olarak farklılaştırılması ve zenginleştirilmesi,
programın amaç ve kazanımlarına ulaşılabilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Bu kapsamda öğrenme ortamları
öğrencilerin gerçek yaşam problemlerine çözüm
arayacakları, projeler geliştirecekleri, öğrenme ürünlerini ortaya
koyabilecekleri etkinliklere dayalı olarak tasarlanmalıdır.
Öğretmenlerinin en önemli görevi,
çocuklara öğrenmeyi sevdirmek, onların öğrenme çabalarını desteklemek ve öğrenme
kararlılıklarını sürdürmelerine yardımcı
olmaktır: Çocukların meraklarını gidermek
için çaba göstermeleri, deneyimlemeleri istekle ve içsel motivasyonla gerçekleşir. İnsan nasıl sevmediği bir
ortamda bulunmak istemez ve bunun için
gerekli çabayı göstermez ise çocuklar da kendileri için ilgi çekici olmayan
ortamlarda bulunmak istemezler. Bu
durumdan dolayı çocukların bir derse veya bir konuya karşı ilgi duymalarının ve olumlu tutum
geliştirmelerinin sağlanması oldukça önemlidir. Bu amaca ulaşılmasında ise okul içi
ve okul dışı öğretim süreçleri önem
kazanmaktadır.
En geniş tabanlı
öğrenmeler, yaparak ve yaşayarak ulaşılan
öğrenmelerdir: Yaparak
ve yaşayarak gerçekleşen öğrenme deneyimlerinin kalıcı izli öğrenme ürünlerinin oluşmasında önemli bir yeri bulunmaktadır.
Eğitim ortamlarının insanın bu özelliğine uygun olarak aktif öğrenme, yaparak yaşayarak öğrenme ilkeleri ile
uyumlu olması gerekmektedir. Öğrenme ortamları
öğrencilerin derslere aktif katılımını ve grup etkileşimini sağlayacak biçimde
düzenlenmeli, bilişsel ve üstbilişsel becerilerin yanı sıra sosyal-duygusal ve
fiziksel becerilerin geliştirileceği ortamlar olarak tasarlanmalıdır.
Öğretmenler, demokratik bir sınıf ortamında
öğrencileri pasif alıcı olmaktan kurtaran yöntemlere öncelik vermelidirler:
Öğretmenler, öğrenme ekosisteminin önemli
bir ögesidir. Programı uygulayan, uyarlayan, farklılaştıran; öğretmendir. Bu nedenle öğretmenlerin alan ve pedagojik yeterliklerinin üst düzey olması, demokratik
tutum ve davranışlara sahip olmaları, duyuşsal
hazırbulunuşluk düzeylerinin yüksek olması beklenmektedir.
Çocukların öz güveni desteklenmelidir. Öz güven okul ekosistemindeki tüm paydaşların
o bireye dair izlenimlerinin bir toplamıdır: Öğrenci; bilişsel, duyuşsal, sosyal ve
fiziksel özellikleri ile bir bütünlük
içerisinde yaşar. Bu kapsamda öğrenme
ortamları, öğrencinin kendi
öğrenme sorumluluğunu aldığı, öğrenciyi bütünsel olarak ele alan, ona dair her tür farklılığı içeren ve gelişim
sürecini destekleyen etkinlikler ile tasarlanmalıdır. Öğrenme
sürecinde öğrencilerin; öğrenme
topluluğunun bir parçası
olarak öğrenme sorumluluğunu almaları, içsel motivasyon kaynaklarını harekete geçirmeleri;
öğrenmeye hevesli, araştıran, sorgulayan, bilinçli, aktif, duyarlı olmaları; bireysel
ve grup çalışmalarında görev alan girişimci özelliklere sahip
olmaları beklenmektedir.
Öğrenme bireyin
kendi zihin şemalarını oluşturması, mevcut şemalarını güncellemesi, dış uyarıcılardan gelen bilgiyi
anlamlandırması ile gerçekleşir: Bilişsel
gelişim yaklaşımları en genel tanımıyla
öğrenmenin; öğrenilen konuya
ait bilgilerin organize
edilmesi, ön bilgilerin
harekete geçirilmesi, bireyin öğrenme sürecine aktif olarak katılması,
bilgilerin zihinde mevcut şema
içerisinde veya yeni bilgi şemaları oluşturularak anlamlandırılması ile gerçekleştiğini göstermektedir. Öğrenme sürecinde duyu organları yoluyla
alınan yeni bilgiler, zihinde ön öğrenmeler ile ilişkilendirildiği sürece anlamlıdır.
Bireyler, bilişsel şemalar yoluyla zihinlerindeki bilgileri yapılandırır; genişletir ve detaylandırırlar.
Hatalar öğrenme sürecinin
önemli deneyimleridir: Hatalar, öğrenme sürecinde geri bildirim sağlayan
önemli yaşam deneyimleridir. Hatalara yönelik düzenlenecek detaylı ve
düzeltme içeren geri bildirimler, çocukların öğrenmeye yönelik
olumlu
davranışlar
geliştirmesine yardımcı
olur.
Geri bildirimlerin öğrenme sürecinde bireyin bilişsel
ve duyuşsal özellikleri üzerinde olumlu
etkileri vardır:
Geri bildirimler, geri bildirim
türüne bağlı olarak öğrenme sürecinde bilişsel şemaların
oluşturulmasına ve düzenlenmesine, yeni bilgilerin zihinsel
şemalar içerisinde örgütlenerek ön bilgiler ile ilgilisinin kurulmasına ve bu bilgilerin anlamlandırılmasına önemli katkı sağlar. Geri bildirimler aynı zamanda bilişsel
gelişime eşlik eden duyuşsal
özelliklerin de olumlu yönde değişimine olanaksağlar. Etkili geri bildirimin düzenlenmesi sürecinde öğretmenler, öğrencilerin bireysel farklılıklarına duyarlı
olmalı; onları öğrenmeye teşvik etmeli, onların
meraklarını besleyebilmeli, dikkatlerini çekebilmeli, onlara yapıcı geri bildirim
verebilmeli, onlarda öğrenme hevesi ve kararlılığı oluşturabilmelidir.
Geri bildirim kapsamında
öğrencinin öğrenme süreçlerine aktif olarak katılımının teşvik edilmesinin yanı sıra katılımın niteliği de
değerlendirilmelidir: Geri bildirimin türü, zamanı,
veriliş yolu her ne kadar önemli ise de geri bildirim sürecine
öğrencinin/öğrencilerin aktif
katılımı da oldukça gereklidir. Katılımın nitelikli olarak gerçekleşmesi,
öğrencilerin okul içi ve okul dışında
öğrenme sorumluluğunu üstlenebilmesi verilen geri bildirimlerin daha etkili olmasına katkı sağlar. Bu süreç
içerisinde öğretmenler de sınıf/okul koşulları ve öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeylerine göre programı
zenginleştirebilmeli/farklılaştırabilmeli ve eğitim ortamlarında kolaylaştırıcı
bir rol üstlenebilmelidir.